Üç Kız Kardeş
Üç Kız Kardeş. Öncelikle yazdıklarım konusunda bana dönüş yapan herkese sonsuz teşekkürlerimi sunmak isterim... Bu geri dönüşler beni motive ettiği gibi aynı zamanda düşüncelerimi yazmam konusunda daha çok cesaret veriyor.
Bir kişiye bile farkındalık yaratması ve bütüne fayda sağlaması benim için oldukça sevindirici...
Bugün yazmama vesile olan bir dizide işlenen konuyu paylaşmak istiyorum sizlerle... Uzun zamandır TV ya da dizi izlemiyorum. Ailemle geçirdiğim zaman içerisinde birlikte babamın önerdiği bir diziden bir bölümü izleme kararı aldık. İsmi Üç Kız Kardeş. İclal Aydın in yazdığı ve oynadığı bir dizi. Dizide bu gece ki bölümde işlenen konu beni derinden etkiledi. Çok iyi aile terbiyesi almış bir kıza kurulan tuzakta kızın düşürüldüğü duruma ailesinin de inanması ve öfke ve üzüntülerine yenik düşerek kızlarını yanlız bırakmaları idi. Anne ve baba ilk olayı öğrendiklerinde kızlarından uzaklaştılar. Kendilerinin başlarını öne eğdirmelerini kabullenemediler. Halbuki kızlarının hiç bir suçu olmamasına rağmen!
Bu durumun pek çok aile tarafından yaşandığını gözlemliyorum. Burada etkili olan şeyi düşündüm biraz. Elalem tanrısı mı, ebeveyn egosu mu, başarısızlık hissi mi buna benzer pek çok şey geçti zihnimden. Sebebi her ne olursa olsun bu kadar mükemmelliyetçi olmak, kaldı ki hata yapsa bile bu duruma farklı açılardan bakamamak , en çok şefkat duyduğu sırada evladının yanında olamamak gerçekten ebeveyn olmak ile aynı şey miydi? Bizler hiç kusur işlememiş miydik? İşlediğimiz kusurlarda ebeynlerimizden ne beklemiştik?
Sahi gerçekten ebeveyn olmak neydi? Sevmek, sahip çıkmak, saygı duymak, korumak, örnek olmak, sınırları, birey olmayı, bireyin kendi tekamülü için doğruları gösterip yaşantısına saygı duyabilmeyi öğrenmek ve öğretmek olabilir miydi?
Günümüzde aile ve çocuk arasındaki iletişimlere baktığımızda derinlerde bir yerlerde kendi acılarına bakmaktan kaçmış, acısının yasını tutamamış ve kendi çocukluğunu yasayamamış ve kendisini iyileştirmek adına çocuklara verilen fazla ilgi, sınırları koruyamama, maddesel olarak doyumsuzluğa iten vericilik ile tam tersi ilgisini gösterememe, sevginin anlamını bilememe, ebeveynliğin anlamını kavrayamama gibi çeşitli nedenlerle sürdürülen yanlış davranışlar olabileceğini sizlerde düşünüyor musunuz?
Ebeveynligin nasıl olması gerektiği, Gerçek Ebeveyn (Yaratıcı) in bize nasıl davrandığı ve nasıl doğru ebeveyn olabileceğimiz konusunda Gerçek Bilgileri okumamak, buradaki çabadan kaçmanin aslında daha büyük zahmetlere ve acılara yol açacağını fark edememek ve üstelik sonuçlardan da yine Yaratıcı yi sorumlu tutmak oldukça kolay ve sorumluluğu almama konusunda kurtarıcı sanki!
Peki sahiden öyle mi!
Okuduklarım, öğrendiklerim, yaşadıklarım ve tecrübelerim bana gösterdi ki Sistem çok güçlü çalışıyor. Dikkatli bakabilirsek fark edebiliriz ki değil bu sorumluluktan kaçmak, her alanda farkında olmadan bilinçsiz yaptığımız her davranışın, ağzımızdan çıkan her sözün getirdiklerini ve götürdüklerini yine kendimiz yaşıyoruz.
Yine belirtmek istiyorum ki kendini sevmek, cenneti hissetmek, bize verilen vasıfları yerine getirmek sadece bizim kendimizin yaratılışımızı tanımamız ve bu yolda gösterdiğimiz çaba ile mümkün görünüyor.
Dilerim çocuklarımıza ebevynlik yapabilme konusunda Gerçek Ebeveynimizi işitebilir, çocuklarımızı tıpkı bizi hatalarımızla sevdiği gibi sevebilir, Gerçeği öğrenme konusunda çabalayabilir, öğrendiklerimizi davranışlarımızla gösterebilir, örnek olabilir ve Hakikatin her an kayıt altına alındığını ve Sistemin çok güçlü çalıştığını anlayabiliriz. Fark edebilmek ve uygulayabilmek ümidi ile..Gürcan Güneş