2024 de dileğim
Sosyolojik açıdan günümüze dek yapılan araştırmalar, ortaya konulan bilgi ve belgelerde kadın ve erkeğin yerinin dönemin ihtiyaçlarına ve bence insan zihni ile belirlendiği; ruhani açıdan yeri ve öneminin kaçırıldığı düşüncesi ile yaptığım bir araştırmayı sizlerle paylaşmak istiyorum
*O dönemin şartlarına uygun olarak erkeğin avcılık yaptığı kadının da yiyecek toplamak zorunda olması ile; Avcı ve Toplayıcı Aile Yapısı
*Üretim araçlarının gelişmesiyle başlıca emek gücü erkekler tarafından sağlanan ilkel toplumun kalıntıları üzerine kurulmuş, köleci ve ataerkil yapının hakim olması ile; Tarım Toplumundaki Aile Yapısı
*Coğrafi keşifler ile keşfedilen ülkelerdeki yeraltı zenginliklerinin Avrupa Ülkelerine aktarilması, sermaye birikiminin tarımdan ticarete kayması ve feodal üretim biçiminin çözülme sürecinin başlaması, 19. yüzyıldaki sanayi devrimi ile birlikte yerine kapitalist uretim biçimine bırakması ile geçilen çekirdek aile yapısı ve burada burjuva sınıfında erkegin evin geçimini sağlaması ve kadının da kocanın satatusune göre hizmetkarlarla çocuklarin eğitimi ve evin işleri ile ilgilenmesi, ancak işçi sınıfında ise ağır çalışma koşulları, ekonomik yetersizlikler sebebi ile kadının da çalışma hayatına atılması ile; Sanayi Toplumunda Aile Yapısı
*Tarım ve sanayi devriminden sonra üçüncü bir devrim niteliğinde olan enformasyon devrimi gerçekleşmesi ve enformasyon teknolojisinin gelişimi ile birlikte hizmet sektörününde gelişmesi, bu dönemde kadınların çalışma yaşamında daha fazla yer almaya başlaması ile de Sanayi Sonrası Aile Yapısı oluşmuştur.
Yine bu konuda yapılan araştırmalar göstermektedir ki sanayi sonrası aile yapısında; aile ve toplum yapısındaki ataerkil değerlerin varlığına rağmen aile icerisindeki güç ve otorite dengesinin eşitlikçi bir yapıya kavuşmuş, ekonomik bağımsızlığını kazanan kadın aile içi kararlar alınmasında daha fazla söz hakkı elde etmiş, erkekler de ev idaresi ve çocuk bakımı gibi kadının görevleri arasında olduğu kabul edilen işlerin gerceklesmesinde aktif bir rol oynamaya başlamıştır.
Günümüz toplumlarında aile yapısı ve ilişkilerine baktığımızda ise; evliliklere ilişkin beklentilerin değiştiği, geçmişle kıyaslandığında günümüzde evli çiftlerin birbirlerinden yoğun duygusal bağ, cinsel uyum, arkadaşlık vb bekledikleri, bu beklentilerin de birlikte uzun bir yaşam sürmeye odaklı evliliklerin gerceklesmesini zorlaştıracağı yönünde düşünceleri oluşturmuştur.
Günümüz toplumlarında boşanma oranlarının artması da bireylerin, evlilik ve aileyi algılayış biçimlerinde ki değişimi beraberinde getirmiştir. Bu çerçevede ailenin nasıl bir değişim ve dönüşüm sürecine evrilecegine ilişkin tartışmalar farklı öngörülerin geliştirilmesine temel olmuştur. Bu durum yeni aile türlerinin ortaya çıkması, gelecekte ailenin nasıl olacağı veya varlığını sürdürüp sürdüremeyecegi sorusunu da beraberinde getirmiştir.
Ben düşünüyorum ki insanlık geliştikçe ihtiyaçları değişmiş ve bu yönde hayatta kalma mücadelesi ile zihnin yapısına uygun geçici çözümler ile kadın ve erkeğe değerler biçilmiş, döneme ait güç kimde ise önce anaerkil, sonra ataerkil ve şimdi ise yine ekonomik nedenlerle güçlerin birleştirildiği fakat halen bilinçsel düzeyde aşılamayan ataerkilin gölgesi altında mecburi hakların esitlendigi bir yapı ortaya çıkmıştır.
Son ikiyüzyıldır tamamen zihin ile yaşama bakabilme ve bu doğrultuda bilimsel çalışmaların yapıldığı ve doğal süreç olarak kalple düşünemedigimiz ve hakikatten uzaklaştığımız, çözümü mantık ile bulduğumuz ve zihnimizin kendini daima koruma içgüdüsüne yenik düşerek çatışmaların giderek arttığı ve buna bağlı boşanmaların kaçınılmaz olduğu ve en önemlisi var oluşumuzu unuttuğumuz ve gerçekleştiremediğimiz için psikolojik içsel ve dışsal çatışmaların arttığı bir süreci hep birlikte deneyimlemekteyiz.
Ben bu durumdan kimsenin memnun olmadığını ancak çözümün ne olduğu konusunda da bir fikrimizin olmadığını düşünüyorum.
Ancak inanıyorum ki yine Gerçek Yaratıcı Kaynak bize verdigi söz ile insanlık geliştikçe bizi rehbersiz bırakmayacak ve bizim de O na verdiğimiz söz ile O' nun söylediklerine uyarak kendimizin en iyi versiyonunu ortaya çıkartacak bilgiye kavuşacak ve Gerçek Değerimizi yaşamayı deneyimleyeceğiz.
2024 de dileğim Gerçek Bilgiye susamış insanlığın Allah ın teyitleri ile kavuşması, kadının ve erkeğin cinsiyetçi bakış açısından sıyrılarak ruhani anlamda yerini bulması, insanın dünyaya geliş amacını hatırlaması ve kendini gerçekleştirmek ve gerçek sevgiyi hissetmek için kalbini gerçek bilgiye açabilmesi ve hepimizin bu yolda Elele yürüyebilmesidir...
Farkindalıkla yaşayabilmek ümidiyle nice huzur, birlik ve barış dolu yıllar diliyorum..Gürcan Giray
Kaynak.. Mircte.org