Bir zamanlar dünya küçüktü

Bir zamanlar dünya küçüktü, mahallenin ötesi bilinmiyor, herkes birbirini tanıyor, iyiliğini artırırken kötülük yapmaktan utanıyordu. Çoğunluk aynı standartlarda yaşıyordu. Varlık ve yokluk bu kadar göze batmıyor, insanlar arası statüler bu kadar belirgin değildi.

Bir zamanlar dünya küçüktü
Bir zamanlar dünya küçüktü

Bayramları en çok da mahalle çocukları yaşıyordu.

Pencerelerdeki bütün tüllerde, çınar ağacı yaprağı vardı. Pencereye göre dikilir, pile yapılmazdı. Çünkü maksat; içerdeki görüntüye tül çekmekti, camlara gelinlik giydirmek değil. 

Demir divanlar, dokuma kilimler, evlerin önünü süsleyen hanımeli ve sardunyalar aynıydı. Analar aynı  sabunu kullanır, herkes aynı kokardı. 

Yemekler aynı yağla pişer, mahallenin pazarından aynı şeyler alınırdı. Mağazalar azdı. Bayramlarda, belediye dağıtmış gibi aynı bayramlıkları giyer, güler geçerdik. "Pişti olma" korkusu nedir bilmezdik. 

Korkularımız da azdı zaten.

Akşam ezanına kadar sokakta oynardık, evine en yakın arkadaş susadığında tesbih tanesi gibi ardına dizilir, aynı tastan su içerdik 

Okullar aynı, ders konuları değişmez, kitaplar abladan-abiden kalmaydı. Öğretmenler, aileden iki nesil okutacak kadar tanıdık olurdu.

Fakir edebiyatı yapmıyorum.

Edebin fakirliğine geliyorum;

Şimdi dünya büyüdü. Biz de büyüdük, büyük büyük adamların arasına karıştık. Her şey çoğaldı. Her evin tülü perdesi ayrı oldu. Maksat görünmemek değil, zengin görünmek oldu. Paramız kadar pile sayısı arttı, kruvaze modeller ile "perde"lerin yarısı "yırtıldı" sanki. Yetmedi, kenarının "marka"sı gözlere ilişti. Öyle ya onun için de ekstra masraflar, israflar yapıldı. 

Mutfak dünya yemekleriyle tanıştı. Güzelim çoban salatası Rus salatasıyla yarıştı. Anne kurabiyesi profiterolle kapıştı. Begonyalar azaldı, evleri  tropikal çiçekler süslemeye başladı. Aynı kıyafeti giyenler "pişti oldu" diye alaya alındığından mahcup olmamak (!) için yan yana gelinmedi. 

Siyah beyaz filmler nostalji oldu zira insanlar ne "renkli filmler" çevirmeye başladı. Kötülüğü yakından gördük, izledik. Bilmeyenlere, görmeyenlere uzak ve yakın herkese, kötü amellerimizi teknolojinin de sağladığı kolaylıkla ulaştırdık, bulaştırdık.

Kötü olan ne zaman, ne de âlet-edevat. İnsanın kendi tercihi...