Değersizlik Duygusu,Adı üzerinde aslında değil mi

Değersizlik Duygusu Adı üzerinde aslında değil mi Değerlerimizin olmamasından kaynaklı ve bunları ortaya koyamadığımız için de diğerlerinin bize hissettirdiği ve canımızın yandığı hal...(cehennem)

Değersizlik Duygusu,Adı üzerinde aslında değil mi
Değersizlik Duygusu,Adı üzerinde aslında değil mi

Psikoloji üzerine aldığım eğitimlerde ve kaynaklarda geçen bir durum. Hissettiğimiz o değersizlik, yetersizlik, önemsizlik gibi durumlar bende var ise hayatıma çektiğim insanların görevi bunları bana daha çok hissettirerek değiştirmem için fark ettirmek.

(Onlara kızmak yerine teşekkür etmemiz gerekiyor)

Burada ilk olarak "Değer" dediğimiz şeyin ne olduğuna bir bakmak gerekiyor sanırım. Sahi hiç düşündük mü bir şeyi değerli kılan ne? Maddi ya da manevi olarak bakabiliriz... bir taşı değerli kılan ne mesela ya da bir insanı...

Bu sabah düşündüğümde bir insanı değerli kılan şeyin o kişinin düşünce ve davranışları ile çok yakından alakalı olduğunu birkez daha fark ettim.

Kimseyi yargılamak değil amacım farkındalık için bir örnek vermek istiyorum. Birgün arkadaşıma gitmiştim. Eşi de evde idi. Ben gittiğimde eşi salonda uzanmış ve bacağının biri de koltuğun sırt kısmına dayalı idi. Ben içeri girdiğimde kendisini toparlamamış ve o haline devam etmişti. Eşi kendisini uyarmış ve oda sinirlenerek duymamazlıktan gelmişti. Orada olmak eşini ve beni rahatsız ettiği için mutfakta oturmayı tercih ettiğimizi hatırlıyorum. Buna benzer o kadar çok olay ile karşılaştım ki bu davranış normal mi, kendimi rahatsız hissetmem normal mi değil mi diye kendi kendime hep sordum... doğru davranış neydi ve bunu arıyordum!... ve dikkatimi çeken en önemli kısım ise bu davranışı sergileyenlerin hepsi erkekti ve hepsinin akademik eğitimleri ve ekonomik güçleri çok iyi idi... hakim, mühendis, öğretmen, fabrika sahibi iş adamı... Ve dikkatimi çeken diğer bir durum ise bu arkadaşlarımın hepsinin evlilikleri bitti. Hepsi erkekti dedim ama bu cinsiyetçi yaklaşım olarak algılanmasın lütfen. Çok yakın zaman önce de genç bir kızın aynı davranışı ile karşılaştım ve yine sorguladım bu durumu... sahi bu duruma sebep ne diye. Ve işte o sorgulama sonrası geldi bu yazdıklarım düşüncelerime...

Bunun tam tersi örneklerle de karşılaştım. Evimize misafir ettiğimiz bir Hristiyan misyoner ailede erkek olan eş mutfakta tüm işlere yardım etmek istediğini, kendisinin oturmaktan ve bizim ayakta olmamızdan rahatsız olduğunu söylemişti ve o gece eşinin hamile olması sebebi ile sürekli eşinin ayaklarına masaj yapmış ve bize yardım etmeyi de ihmal etmemişti. Üstelik anlamlı ve tatlı sohbeti, espirili tavrı ile de varlığı ile huzur ve neşe katmıştı ortama. Yine Bahai bir aileye ziyarete gittiğimde biz eşi ile sonbet ederken erkeğin bizi karşılaması, çay ve diğer ikramları bize büyük bir sevgi ve hürmetle ikram etmesi, sohbetimize neşe ve değer katması o kişinin değerini oldukça yükseltmişti bizim kalbimizde. Ve yine kendini sürekli geliştiren çok sevdiğim bir Müslüman ailede fark etmiştim erkeğin ve kadının arasındaki muhabbeti ve misafirlere nasıl yansıdığını. Bu örnek verdiğim ailelerde dikkatimi çeken en önemli şeyin kendilerini eğitmek, Tanrı bilgisini özümsemek olduğunu fark ettim. İnsan olma yolunda bilinçli olarak kendini eğitebilme hali. Kendisine değer katma. Bu şekilde davranan insanlara değersiz davranma ya da hissettirme şansımız da pek olmuyor! Kendisinin ve diğerlerinin ne kadar değerli yaratıldığının, değersiz düşünce ve davranışların kendini eğitimden yoksun bıraktığı ve nefsine yenik düştüğü için olduğunun farkında ve kendisine de yanlış davranılmasına müsade etmiyor.

Yukarıda bahsettiğim önceki nesil erkekler ve yeni nesilde pek çoğunun üzünülesi durumununun sebebi içi doldurulmamış değer duygusundan kaynaklı olması diye düşünüyorum. Sadece erkek olduğu için, sadece o evin prensesi olduğu için şımartılan ve niçin burada olduğunun farkında olamayanlar... İçinde değerlerinin eksik olması onun kendi değerini daha da aşağıya çekecek şekilde davranmasına sebep oluyor. Tesadüfün olmadığı ve Bir olduğumuz ilkesi ile de karşılaşmalar ve olaylar da sistem dahilinde değişim gerçekleşene kadar devam ediyor.

Ben bu durumları değerlendirdiğinde anlıyorum ki dünyada var olan tüm din kültürü ve ahlak bilgisini içeren ilahi kaynaklar bizlere rehber olması ve hem psikolojik hem de sosyolojik açıdan huzur ve refah içerisinde yaşamamız için gönderilmiş. Ne için yaratıldığımızı anlamadan hem fiziksel hem zihinsel hem de sadece diğer alemler için yaptığımız ruhsal ibadetlerin değersizlik, önemsizlik, sevgiden yoksunluk hissini artıracağını ve insani tarafımızı yok edip nefsani tarafımızı güçlendireceğini düşünüyorum. Akademik eğitim ile insani değerler eğitimi arasındaki ilişkinin kişinin kendi farkındalığı ve çabası ile mümkün olduğunu hepimiz görebiliyoruz sanırım.

Ve son olarak sizlerle bir Tanrı Sözü paylaşmak istiyorum...

"Ey Ruhoğlu! Ben seni yüce yarattım, sen kendini alçak yaptın. Yaratıldığına yüksel."

Fark edebilmek ümidiyle...Gürcan Giray