gerçek sevgi,başlıklı,makalemiz
Tanrısal Melekut,un temeli adalet, insaf ve herkese merhamet, acıma ve şefkat gösterilmesinin üzerine kurulmuştur.
O halde tüm insanlık dünyasına sevgi ve şefkat gösterebilmek için can ve gönlünüzle çalışınız, fakat kötü bir amaç güden veya düşünce bakımından hasta olanı bu kapsamın dışında bırakınız. Zalime, haine ve hırsıza şefkat gösterilmez, çünkü şefkat onların uyanmalarına değil azgınlıklarına yol açar. Yalancıya sevgiyle davrandıkça daha fazla yalan söylemeye başlar ve sizi aldattığını sanır; oysa siz bunu anlıyorsunuz fakat sonsuz olan şefkatiniz ona söylemenizi önler."
Alıntı üzerinde biraz düşündüm. Bizlere tavsiye edilen bir durum. Ve ne kadar mana içeriyor değil mi? Bazen evet şefkat duyabiliyoruz bu gibi durumlara ve söylemekten imtina ediyoruz hakikati. Bazen de belki küçük düşürmek, belki çatışmak istemiyor belki de alacağımız tepkiden çekiniyoruz. Ve belki de kendimizi gerçek sevgiden mahrum bıraktığımız için o kişinin sevgisine muhtaçlığımız sebebi ile aramızın açılmasını istemiyor olabiliriz! Bu bazen ailemizde en sevdiğimiz kişi, bazen işimizi kaybetmekten korktuğumuz bir patron, bazen çok yakın bir arkadaşımız ya da gönül bağı kurduğumuz bir eş/sevgili olabiliyor.
Ben bu duruma iki yönlü bakabilmeyi fark edebilmemiz gerektiğini düşünüyorum. İlki gerçek sevgi ile karşılaşmamış olmak. İkincisi ise gerçeğe güven duyamamak.
Gerçek sevginin var olduğu her şey bizim her zaman iyi hissetmemizi sağlıyor. Yine gerçek bilgiden yola çıkabileceğimizi düşünüyorum. Hepimiz farklı farklı doğrulara inanıyor ve zihnimizin yanılgısına düşebiliyoruz farkında olmadan... Dr. David Burns'un "İyi Hissetmek" adlı kitabında yapılan çalışmalarda depresyon tedavisinde kullanılan ilaçların kişiyi tedavi etmede etkili olduğu ancak psikoterapi gerektiren durumlarda ilacın bırakılmasından bir müddet sonra tekrar depresyonla mücadele etmek zorunda kalacağımızı, ancak düşünsel anlamda kendimizi tedavi ettiğimizde kalıcı iyileşme olacağından bahsetmektedir. Ve kitabın içerisinde bu duruma yönelik bir takım çalışmalar verilmiştir. Yani bir olayla karşılaştığımızda olay-düşünce-davranış döngüsünü fark edebilmek ve olayları farklı açılardan değerlendirebilme (algılarımız), düşüncelerimizin farkında olabilme (gerçeği görebilme) ve doğru davranışı gösterebilme becerisi.
Gerçek güven ise ki ben bunu öz(e)güven olarak algılıyorum, gerçek güce güvenebilme durumu. Kendimizi bildiğimizden beri özgüvenli olabilmemiz için pek çok şeyi başarmış olmamız, bakımlı olmamız, iyi yemek yapmamız, yabancı dil öğrenmemiz, iyi okullarda okumamız, iyi meslekler edinmemiz, çok para kazanmamız, her zaman temiz ve düzenli olmamız, zayıf olmamız, güzel olmamız, kırışıklıklarımızın olmaması, her zaman hoşgörülü ve sakin kalmamız gerektiği gibi bir takım şartlara bağlandığını çoğumuz düşünmüşüzdür. Bunları yaparsak özgüvenli olabileceğimizi ve ancak bunlar gerçekleştiğinde iyi hissedebileceğimizi... Halbuki sanki durum özgüvenli olduğumuzda ve kendimizi iyi hissettiğimizde bunları gerçekleştirebildiğimizle alakalı... Yani önce içsel olarak kendimi her durumda kabul edilebilir bulmalı ve kendimi güvende hissetmeliyim ki yapabileceğime inanmalıyım ve sonrada şart olduğu için değil istediğim ve kendimi iyi hissettiğim için kendimi gerçekleştirebileyim.
Peki gerçek sevgi ve gerçek güven nedir?
İlk paragrafta paylaştığım alıntıda gerçek bilgi ile bize öyle bir durumda karşılaştığımızda nasıl davranmamız gerektiği konusunda tavsiyede bulunmuş ve bireyin kendini fark etmesi ve kendindeki yanlışlığı düzeltebilmesi için bunun gerekli olduğundan bahsetmiş. Sistem o kadar harika kurulmuş ve işliyor ki hayran kalmamak mümkün değil.
Ben gerçek sevgi ve gerçek güvenin bizden büyük olan ve bizi Yaratan Güçle ilgili olduğunu düşünüyorum. İsmine ben Allah ve Tanrı diyorum, siz ne demek isterseniz... ve gerçek bilginin de O'nun bilgisi olduğu düşünüyorum. Eğer ben gerçek bilgiye sahip olursam ve bunun için çabalıyorsam ve O'nun beni sevgisinden yarattığının farkında isem O'na güven duyabilmem da kaçınılmaz olur sanırım.
Hepimiz bir bütünü oluşturuyorsak yanlışa hayır diyebilmek hem kendi hem de diğerlerinin gelişimine katkıda bulanabilmek hepimizin fark etmesi gereken bir durum sanırım.
Başımıza gelen olaylar ve karşılaştığımız kişiler bizimle ilgili ise ve her olayda sorumluluğun yüzde ellisi bana ait ve ben gerçek bilgi ile donanıp O'na uygun davrandığımda güvende isem ve birde bunu gerçekleştirdiğim için iyi hissediyor ve kendime sevgi duyabiliyorsam insani olmayan insansı davranışlara niçin izin vermeliyim ki!
O zamam anlıyorum ki; ne söylediğime değil nasıl söylediğime dikkat ederek, kiminle ne kadar yakın ilişkide olacağıma ve kimi hayatıma alıp almayacağıma karar vererek ve tabi ki gerçek bilgiyle hareket ederek kendimi güvende ve sevgide hissedebilirim...
Dr. J. Townsend, H. Colud'un "Sınırlar" isimli kitabında da belirtiği gibi
"1- Dünya oldukça güvenli bir yerdir.
2- Yaşamlarımız kendi denetimlerimiz altındadır."
Fark edebilmek ümidiyle...Gürcan Giray