Gönülde bayramı hissetmek

Gönülde bayramı hissetmek ve yaşayabilmek! Bu bayram neyi kutluyoruz!... eskiden misafirlerimizi ağırlamak, evlatlarımızla birarada olmak, büyükleri ziyaret etmek, bayramlıklarımızı giymek, harçlıklarımızı almak, paylaşmak bayramı tanımlardı sanki... ya şimdi

Gönülde bayramı hissetmek
Gönülde bayramı hissetmek

Bu durum bize ne anlatıyor diye düşündüm biraz... yine bir sevinç hali var sanki içlerimizde... öğrenmenin, uygulamanın, sabretmenin, bizden büyük olandan geleni kabul edebilmenin, hep birlikte şifalanma için yapılan fedakarlığın sevinci!

Peki bayramın anlamı nedir?

"Etimolojisi. Kâşgarlı Mahmud’un tesbitine göre kelimenin aslı Farsça beẕrem/beẕrâm (بذرام/بذرم) olup “sevinç ve eğlence günü” demektir ve beyrem/bayram telaffuzu Oğuzlar’a aittir (Dîvânü lugāti’t-Türk Tercümesi, I, 263, 484; III, 176)."

Yukarıda yapılan açıklamada sevinç ve eğlence günü olduğundan bahsediliyor. Bir arada değiliz belki ama yine de bayramı hissetme durumunu değiştiremiyoruz. Kalplerimizde daha önce hiç deneyimlemediğimiz fakat yine de hissettiğimiz bir bayram sevinci var. Sosyal medya paylaşımlarına baktığımızda hepimizde bir sevinç ve neşe olduğu hissediliyor. O zaman içsel olarak sevinmemizi sağlayan başka durumlar var sanırım. İçsel bir hal!

Sanki bir sorumluluğu yerine getirmek, huzurda olabilmek, bu süreçte kalp ve zihinde bütünsel olarak hal ve hareketlerimizi bilinçle seçebilmenin ve başarmanın sevinci gibi! Deneyimleme, Hissetme, Fark etme, Öğrenme, Yenilenme ve kendi isteğimle Değişim süreci... öfkelenip hoşgörmeyeceğimiz pekçok duruma farklı bir gözle bakarak sabredilmeyi, paylaşmanın bize hissettirdiği iyileşmeyi, toksik olan düşünce, davranış ve duygulardan arınabilmeyi öğrenmenin sevinci... demek ki yapabiliyoruz, başarabiliyoruz ve istersek her zaman yapabilirizi ve gücün kendimizde var olduğunu ve bize gönderilen rehberlerin bize yol gösterici olduğunu hatırlamak bize düşen belki de?

Burada şu soru aklıma geliyor.. Bir düşünce ya da davranışın toksik olduğunu nasıl anlayabiliriz?

Bu konuda aldığım eğitimlerde konforlu duygular kadar konforsuz duygularında bizim için oldukça önemli olduğu ve hakikate ulaşmada bize yardımcı ve yol gösterici olduğundan, konforlu duyguların bize doğru yolda olduğumuzu, konforsuz duyguların ise bize ihtiyaçlarımızı hatırlattığından bahsedilmişti. O zaman bayramlarda hissettiğimiz konforlu duygu listesinde yer alan sevinç ve neşe doğru yolda olduğumuzu ve bu yolda ilerlediğimizde kendimizin fiziksel olduğu kadar ruhsal alanda da konfor alanını yaratmada kendi rolümüzü gösteriyor bizlere.

Bazen fiziksel ve ruhsal ihtiyaçlarımızı duyabiliyor ve çabalayarak yerine getirebiliyoruz. Bazen de kendimizi yeterince tanıyamadığımız için saklı incilere ulaşmada bir eğitmene ihtiyaç duyabiliyoruz. Konforlu duyguları hissedebilmek ya da konforsuz duygudan çıkabilmek ya da tekrar eden döngülere düşmemek için rehberlere, toksik olanla olmayanı ayırt edebilmek için bir kılavuza ihtiyaç duyabiliyoruz. Tıpkı daha verimli olmak için toprağın çiftçiye, zararlı bitkilerden arınıp cennet bahçesi yaratmak için bahçıvana, akıl ve zekanın faydaya evrilmesi için eğitmenlere duyulan ihtiyaç gibi... nasıl ki sanayide, bilimde, büyük icatlarda daha iyisi için eğitim ve eğitmenler gerekli ise ruhani mükemmellik içinde bir eğitmene ihtiyacımız var gibi... hissedilen ahlaki çöküş, savaşlar, hastalıklar!...

Bu konu ile ilgili niçin yaratıldığımızı, nasıl ilerleyeceğimizi ve huzuru (konforu) nasıl yakalayabileceğimizle ilgili merakıma yanıt bulduğum üç alıntıyı sizlerle paylaşmak istiyorum:

"İnsanlar durmadan ilerleyen bir medeniyeti ileri götürmek için yaratılmışlardır."

"Tanrı'nın insanlara Elçi göndermesinde iki maksat var: Birisi, insanoğullarını cehlin karanlığından kuratıp hakiki bilginin aydınlığına kılavuzlamak; ikincisi, insanlar arasında sukün ve barışı sağlayacak vasıtaları hazırlamaktır."

"İnsanlar kendilerine öğüt verecek, yol gösterecek, yönlendirip eğitecek birine her zaman ve her koşulda muhtaçtır."

burada bizlere yaradılışımız açıklanırken başka bir sözde de kendi çabamız oranında faydalanabileceğimiz belirtilmiştir:

" Ey kullarım! Benim kutsal, ilahi kaynaklı Zuhurum, derinliklerinde birçok ağır pahalı parlak incilerin bulunduğu bir denize benzer. Tanrı'nın gizli ve geri alınmaz Levihlerinde mukadder nimetlerden araştırma ve çabalama derecesine göre faydalanmak için bu denizin kıyılarına varmaya çalışmak herkesin vazifesidir."

Bizi Yaratan yüce güçten korkmayı değil sevmeyi deneyimlemek, kaçmayı değil yakınlaşıp sevgisini hissedebilmek, gönüllerde her an bayram sevincini yaşabilmek ve yaradılış amacımızı gerçekleştirebilmek için gereken çabayı gösterebilmek ümidiyle...

Gönüllerde her daim hissettiğimiz nice bayramlar dilerim...Gürcan Giray