Ben düşünüyorum ki bizlere çocukluğumuzdan bu yana değerli olanın ne olduğu anlatıldı ve hissettiririldi ise kendi gözümüzden değerli olanın o olduğuna inanıyor ve düşüncelerimizi ve davranışlarımızı buna göre şekillendiriyoruz.
Tabi ki burada bilincini ve iradesini kullananları hariç tutmak gerektiğini düşünüyorum.
Yakın ve uzak çevremize hatta kendimize bakabiliriz. Ve benim için değerli olan nedir sorusunu sorabilir ve gelen yanıtı belki biraz düşünebiliriz.
Gözlemlediğim de fark ediyorum ki içimizde bizi ayakta tutan ve Tanrı nın bir parçası olan her ruh gerçek değerin ne olduğunu biliyor ve hissediyor. Ancak ruhun dışındaki parçamız ne öğretildi ise ona inanıyor ve eğer doğru bilgi ile donatılmamış ve bunu bilinç seviyesinde iradesi ile seçememiş ise alışageldiği değerler seviyesinde inanç geliştiriyor.
Bugün ki dünya sisteminin getirdiği maddi yaşam kaygısı, çoğumuzda atalarımızdan getirdiğimiz bilgi ile bizi değerli olanın maddesel şeyler olduğuna inandırmış ve ihtiyaçlarımızdan çok isteklerimizi karşılayamadığımız için de aldığımız bilinç seviyesinde kendimize ve diğerlerine değerler biçmemize sebep olmuş durumda.
Bir de bu duruma reklamlar ve dışsal rekabet eklendiğinde ulaşabilenler kendisini değerli ulaşamayanlar ise değersiz ve yetersiz hissetmeye mahkum gibi.
Enerjisel boyuttaki bilgilerde bahsedilen içerden kendi değerimizi ne üzerinden belirliyor isek dışarıdan gelen tepkileri de belirlemiş olduğumuz bilgisini de eklersek; sistem, inancımızı kuvvetlendirmek ve egomuzu haklı çıkarmak konusunda işbirliği yapıyor ve bildiğimiz yolda yürümeye devam etmemize ve buna da kader diyerek Tanrı yı suçlamamiza sebep olabiliyor.
İman ın tanımını duyduğumda tüylerim diken diken olmuştu. Tanımda; İmanı, bilinçli bilginin insanda tezahür etmiş hali olarak açıklıyordu. Bilgi, bilinç ve hal etmekten bahsediyordu.
Anlıyorum ki bize verilen zekayı kullanmak için bizlere bilgi gerekli ki bilinç ya da akıl oluşsun. Aklımızı kullanarak irademizi devreye sokalım ki davranışa dönüşsün.
O zaman şu an elimizde bilgi olarak ne varsa biz o değil miyiz sizce de! Reklamların, çevremizdeki insanların, ailemizin, arkadaşlarımızın bize verdikleri kadar...Ya da okuyup, öğrenip uyguladıklarımız kadar!
Bahai yazılarında her bireyin bilgiyi öğrenmek ve uygulamak sorumluluğunun kendisine ait olduğu belirtiliyor. Ve diğer Kutsal Kitaplarda da kaderimizi kendi çabamıza bağlı olduğu.
Yine enerjisel anlamda baktığımızda karşılaştığımız olaylar ve kişiler bizim enerji alanımızla ilgili ise...
Burada bir Kutsal Söz ile yazımı sonlandırmak istiyorum.
"Ey Ruh Oğlu!
Ben Seni yüce yarattım, sen kendini alçak yaptın. Yaratıldığına yüksel."
Fark edebilmek, durup düşünebilmek ve doğru bilgi ile donanıp değerli olanı kendimize katabilmek ümidiyle..
Gürcan Giray Güneş