Ölümün Saati Yok, Sen Her Gülüşümü Veda Say

Ölümün saati yok. Ne takvimde yeri var ne de saatlerin üzerinde bir işareti… Gelirken haber vermez, giderken izin istemez. İnsan, hayatı planlar; yarınları, haftaları, yılları hesaplar ama ölüm bütün hesapları sessizce bozar. İşte bu yüzden, her gülüş biraz vedadır aslında. Her bakış, her dokunuş, her “sonra konuşuruz” cümlesi, farkında olunmayan birer ayrılık ihtimalidir.

Ölümün Saati Yok, Sen Her Gülüşümü Veda Say
Ölümün Saati Yok, Sen Her Gülüşümü Veda Say

Ölümün Saati Yok, Sen Her Gülüşümü Veda Say…

İnsan çoğu zaman ölümü uzak sanır. Başkalarının başına gelen, haberlerde okunan, mezarlıklarda görülen bir gerçeklik gibi durur. Oysa ölüm, hep yanı başımızdadır. Kapının önünde beklemez; içeri çoktan girmiştir. Nefes aldığımız her an, onunla aramızdaki mesafeyi fark etmeden kısaltırız. Bu yüzden her gülüş, aslında “buradayım” demenin en sessiz hâlidir.

“Sen her gülüşümü veda say” demek, karamsarlık değildir. Aksine, hayatı ciddiye almanın en sahici biçimidir. Çünkü insan, bir gün gerçekten gidemeyeceğini sanarak yaşadığında hoyratlaşır. Kırar, erteler, ihmal eder. Ama her anın son olabileceğini bilerek yaşayan biri, daha dikkatli sevar. Daha az incitir. Daha çok kıymet bilir.

Gülüşler…
Ne kadar sıradan görünürler oysa. Gün içinde defalarca gülümser insan; bir selamda, bir şakada, bir hatırda… Ama her gülüş, içten geliyorsa bir iz bırakır. Belki de bu yüzden bazı insanların gülüşü unutulmaz. Çünkü bilinçsizce değil, farkında olarak gülmüşlerdir. O anın son olabileceğini sezerek…

Ölümün saati yoksa, vedaların da düzeni yoktur. Ne son sözler planlanır ne de son bakışlar hazırlanır. Çoğu veda, vedalaşıldığını bilmeden yaşanır. Son kez aynı sofrada oturulur, son kez aynı cümleye gülünür, son kez “kendine iyi bak” denir. İnsan, “son” kelimesini fark ettiğinde, o an çoktan geçmiştir.

Bu yüzden “her gülüşümü veda say” demek, bir çağrıdır.
Daha çok bak gözlerime…
Daha dikkatli dinle sözlerimi…
Daha az ertele sevgini…

Çünkü yarın, sandığımız kadar garanti değildir.

İnsan, ölümü düşündüğünde ürker. Ama asıl ürkütücü olan, yaşanmamış hayatlardır. Söylenmemiş sözler, sarılınmamış anlar, ertelenmiş sevgiler… Ölüm, bunları alıp götürmez; biz onları kendimiz bırakırız. “Sonra” diyerek, “bir gün” diyerek, “zaman var” diyerek…

Oysa zaman, insana ait değildir. Sadece ödünç verilmiştir.

Her gülüş bir veda sayıldığında, insanın dili değişir. Kırıcı cümleler azalır. Gereksiz tartışmalar anlamını yitirir. Küslükler ağır gelir. Çünkü insan, son gülüşte kin taşımak istemez. Son bakışta pişmanlık bırakmak istemez.

Ölümün saati yoktur ama hayatın ağırlığı vardır. Ve bu ağırlık, insanın kalbine ne koyduğuyla ilgilidir. Kin mi taşıdı, sevgi mi? Kırgınlık mı biriktirdi, anlayış mı? İnsan öldüğünde, beden gider; ama bıraktıkları kalır. Söylenen bir güzel söz, yapılan bir iyilik, atılan içten bir gülüş…

Belki de bu yüzden bazı insanlar öldükten sonra bile yaşar. Çünkü hayattayken iz bırakmışlardır. Sessizce, gösterişsizce… Ama sahici.

“Sen her gülüşümü veda say” demek, karşısındakine bir emanet bırakmaktır. Hatırlanacak bir yüz, özlenecek bir an… Çünkü insan, unutulmaktan korkar. Ölümden değil. Asıl korku, hiç yaşanmamış gibi silinmektir.

Gülüş, insanın en savunmasız hâlidir. Maske yoktur, rol yoktur. İçten geliyorsa, kalbin dışarı taşmış hâlidir. İşte o yüzden her gülüş değerlidir. Ve belki de bu yüzden her gülüş, veda olabilecek kadar kıymetlidir.

Hayat, insana uzunluk vaat etmez; derinlik sunar. Kimi kısa yaşar ama dolu yaşar. Kimi uzun yaşar ama eksik kalır. Ölüm, süreye bakmaz. Hazır olup olmamana aldırmaz. Geldiğinde sadece şunu sorar:
“Yaşadın mı?”

Ve insan, bu soruya kelimelerle değil; yaşadıklarıyla cevap verir.

Bu yüzden sarılmalar sık olmalı. Sevgi açıkça söylenmeli. Gülüşler saklanmamalı. Çünkü bir gün, o gülüşün sahibi olmayabilir. Ama gülüşü hatırlayan biri mutlaka kalır.

Ölümün saati yok.
Ama hayatın değeri var.

Ve o değer, farkındalıkla yaşandığında anlam kazanır.

Sen her gülüşümü veda say…
Ama korkuyla değil.
Kıymet bilerek say.

Bakışları kaçırmadan, kelimeleri yutmadan, sevgiyi ertelemeden…

Çünkü bir gün gerçekten veda ettiğinde,
Geride kalanların kalbinde şu cümle kalsın:

“İyi ki gülmüştü…
İyi ki sevmişti…
İyi ki iz bırakmıştı…”

Ölüm sessiz gelir.
Ama anlamlı yaşayan insan, sessiz gitmez.

Ve belki de insanın hayattaki en büyük başarısı şudur:
Giderken arkasında suskunluk değil, hatıra bırakabilmek.


https://sohbetlim.net/olumun-saati-y...-veda-say.html