Senin Dünyaya Bakan Penceren

Senin Dünyaya Bakan Penceren Kirliyse, Benim Çiçeklerim Sana Çamur Görünür İnsan dünyayı olduğu gibi değil, olduğu kadar görür. Daha doğrusu; sahip olduğu bakış açısı, geçmiş deneyimleri, yaraları, niyetleri ve beklentileri kadar algılar. Bu yüzden aynı manzaraya bakan iki insan, bambaşka şeyler anlatır. Biri gökyüzünü överken diğeri karanlıktan şikâyet eder. Biri çiçeğin kokusunu hissederken diğeri toprağın kirinden yakınır. Çünkü mesele manzara değil, penceredir.

Senin Dünyaya Bakan Penceren
Senin Dünyaya Bakan Penceren

“Senin dünyaya bakan penceren kirliyse, benim çiçeklerim sana çamur görünür” sözü tam da bu hakikatin özeti gibidir. Bu cümle; yargının, önyargının, niyetin ve iç dünyamızın dış dünyayı nasıl şekillendirdiğini anlatan derin bir farkındalık çağrısıdır. İnsan, kendi iç karanlığını başkalarının ışığına yansıtmaya ne kadar da meyillidir.

Pencere, insanın iç dünyasıdır. Cam ne kadar temizse, görünen de o kadar nettir. Ancak cam buğuluysa, çiziklerle doluysa ya da çamurla kaplıysa; dışarıdaki en güzel manzara bile bozulur. Bu noktada suç manzarada değildir. Suç, bakıştadır.

Hayat boyu yaşanan hayal kırıklıkları, travmalar, güvensizlikler ve korkular, zamanla bu pencereyi kirletir. İnsan farkında olmadan başkalarını da kendi yaralarının filtresinden geçirerek değerlendirir. Sevgi görmemiş biri sevgiyi sorgular. Samimiyetle karşılaşmamış biri samimiyeti maske sanar. İyiliğe alışık olmayan biri iyiliği mutlaka bir çıkarla ilişkilendirir.

İşte bu yüzden bazen en saf niyetler bile yanlış anlaşılır. Bir tebessüm sahte sanılır, bir yardım küçümsenir, bir çaba değersizleştirilir. Çünkü bakılan cam, berrak değildir.

Çiçek; emektir, niyettir, sevgidir, iyiliktir. Çamur ise algıdır. Aynı şey, iki farklı zihinde iki farklı anlama bürünebilir. Birinin çiçek dediğine, diğerinin çamur demesi; çiçeğin değerini düşürmez. Sadece bakanın gözünü ele verir.

Senin Dünyaya Bakan Penceren Kirliyse

Merhametli bir insanın davranışları çoğu zaman yanlış etiketlenir. İyi niyet “saflık”, anlayış “zayıflık”, susmak “acizlik” olarak görülür. Oysa bu etiketlemeler, karşı tarafın kendi iç hesaplarının ürünüdür. Çünkü herkes, kendi iç dünyası kadar konuşur.

Kimi insanlar için iyilik rahatsız edicidir. Çünkü iyilik, onların karanlığını görünür kılar. Bu yüzden çiçeğe çamur demek, çiçeği değil; kendilerini koruma çabasıdır.

Modern dünyada insanlar dinlemek yerine yargılamayı, anlamak yerine etiketlemeyi tercih ediyor. Sosyal medya, kalabalıklar ve hızlı tüketilen fikirler; derinliği değil yüzeyselliği ödüllendiriyor. Böyle bir ortamda pencereyi temizlemek yerine, başkasının manzarasını kirletmek daha kolay geliyor.

Bir insan hakkında hüküm vermek saniyeler sürüyor. Oysa bir insanı anlamak; emek, sabır ve vicdan ister. Bu yüzden çoğu kişi anlamayı değil, yargılamayı seçiyor. Çünkü yargılamak zahmetsizdir.

Ancak unutmamak gerekir: Yargılayan, aslında kendini ele verir. Çünkü her yargı, yargılayanın değer dünyasından izler taşır.

İyi insanlar çoğu zaman bedel öder. Yanlış anlaşılırlar, kullanılırlar, kırılırlar. Ama bu durum, iyiliğin değerini düşürmez. Aksine iyiliğin sessiz asaletini ortaya koyar. Çünkü iyilik, karşılık beklemeden yapılan bir eylemdir.

İyilikten zarar gören insanlar, iyiliği terk etmez; sadece kime sunacağını öğrenir. Bu bir geri çekilme değil, bir bilinçlenmedir. Camı temizleyemeyenlere çiçek göstermemeyi seçmektir.

Bu noktada önemli olan şudur: Çiçek olmaktan vazgeçmek değil, çamur görenlere çiçek uzatmaktan vazgeçmek.

Herkesin görevi kendi penceresini temizlemektir. Başkasının niyetini karartmak yerine, kendi bakışını arındırmak insanı büyütür. Çünkü dünya, bizim ona baktığımız yerden ibaret değildir; ama biz, baktığımız yer kadar sorumluyuz.

Pencereyi temizlemek; önyargılarla yüzleşmeyi, geçmiş yaraları onarmayı, empati kurmayı ve niyeti sorgulamayı gerektirir. Bu zor bir yolculuktur ama insanı olgunlaştırır.

Cam temizlendikçe çiçekler görünür olur. Çiçekler görünür oldukça, insanın kalbi de yumuşar.

“Senin dünyaya bakan penceren kirliyse, benim çiçeklerim sana çamur görünür” cümlesi; bir sitem değil, bir hakikattir. Bu söz, başkalarını suçlamadan önce kendimize bakmamız gerektiğini hatırlatır.

Her insan kendi penceresinden sorumludur. Kimisi çamur görmeyi seçer, kimisi çiçekleri. Ama çiçekler, onları göremeyenler yüzünden solmaz.

Asıl mesele; dünyayı nasıl gördüğümüz değil, neden öyle gördüğümüzdür. Çünkü pencere temizlenirse, manzara zaten güzeldir.

https://sohbetlim.net