Adalet, insanların gözünü süsleyen en güzel taçtır.
Bugün kendime küçük bir hediye verdim: Ihlamur Kasrı’nda doğanın içinde kahvaltı. Kuşlarla lokmalarımı paylaşırken fark ettim ki güçlü martılar diğerlerinin hakkını hiçe sayıyor, onları uzaklaştırıyordu.

Bugün kendime küçük bir hediye verdim: Ihlamur Kasrı’nda doğanın içinde kahvaltı.
Kuşlarla lokmalarımı paylaşırken fark ettim ki güçlü martılar diğerlerinin hakkını hiçe sayıyor, onları uzaklaştırıyordu. O an düşündüm: hayvanlar aleminde bu doğal olabilir ama insana verilen akıl ve idrak bizi bundan ayırmalı değil mi?
Adalet yalnızca devletin değil, her bireyin sorumluluğu. Ailede, okulda, mahallede… Eğer günlük hayatımızda hak gözetmiyorsak, dünyada adaletin gerçekleşmesini nasıl bekleyebiliriz?
Gerçek huzur; doğada, sevgide, adalette ve kimsenin diğerinden üstün olmadığı bir ortamda mümkün.
“Adalet, insanların gözünü süsleyen en güzel taçtır.” — Kutsal Yazılar
Adalet… Çoğu zaman devletin, mahkemelerin, hâkimlerin ve savcıların görevi olarak görürüz. “Adalet yok” dediğimizde gözümüz hemen yukarılara, yönetim kademelerine çevrilir. Oysa unuttuğumuz bir gerçek var: Adalet sadece devletin değil, her bir bireyin sorumluluğudur.
Evin içinde kardeşler arasında ayrım yapıyorsak, okulda öğrenciler arasında kayırmacılığa göz yumuyorsak, iş yerinde çalışanlar arasında hakkaniyet gözetmiyorsak; hangi mahkeme hangi yasayla bu adaletsizliği düzeltebilir?
Mahallemizde, komşuluk ilişkilerinde, hatta basit bir otobüs kuyruğunda bile adalet sınavı veriyoruz. Sıraya uymayan, hakkını çiğnediği kişinin yüzüne bakmadan yoluna devam eden bir toplum, devletten ne kadar güçlü adalet bekleyebilir?
Bugün sık sık dile getiriyoruz: “Adalet yerini bulmuyor.” Peki ya biz, kendi hayatımızda adaleti yerine getiriyor muyuz? Çocuğumuza oyuncak alırken iki kardeşin hakkını eşit gözetiyor muyuz? Trafikte önceliği başkasına tanıyabiliyor muyuz? Küçük gibi görünen bu davranışlar, aslında toplumun adalet terazisini dengeleyen en önemli taşlardır.
Unutmayalım, adalet bir kültürdür. Devletin adalet dağıtabilmesi için önce bireyin vicdanında adalet duygusu yeşermeli. Adalet yalnızca kürsüde değil, sofrada, sırada, oyunda, iş bölüşümünde yaşatıldığında gerçek anlamını bulur.
Sorunun özü şu: Biz günlük hayatımızda adil değilsek, dünyada adaletin gerçekleşmesini nasıl bekleyebiliriz Gürcan Giray