Gönül taşla kırılmaz dedi derviş

“Gönül taşla kırılmaz” dedi derviş,Ya ses tonuyla kırılır, ya da söz tonuyla Bu söz, insan kalbinin sanıldığı kadar sert olmadığını; aksine en çok görünmeyen darbelerle incindiğini anlatır.

Gönül taşla kırılmaz dedi derviş
Gönül taşla kırılmaz dedi derviş

“Gönül taşla kırılmaz” dedi derviş,Ya ses tonuyla kırılır, ya da söz tonuyla…

İnsan, sandığından çok daha hassas bir varlıktır. Bedeni güçlü, iradesi dirençli olabilir; fakat gönlü, en ince dokunuşlarla bile sarsılabilir. Dervişin hikmetle söylediği bu söz, asırlardır kulaktan kulağa dolaşır: Gönül taşla kırılmaz. Çünkü gönül, maddi darbelerden ziyade manevî incinmelere açıktır. Onu asıl yaralayan; yükselen bir ses, sertleşen bir ton, düşünülmeden söylenen bir kelimedir.

Taş, yalnızca bedene zarar verir; iz bırakır, sonra geçer. Oysa söz, kalbe değdi mi izi kalır. İnsan çoğu zaman kendisine atılan taşı unutur ama kendisine yöneltilen küçümseyici bir bakışı, alaycı bir sesi, incitici bir cümleyi kolay kolay unutamaz. Çünkü söz, doğrudan gönle ulaşır. Tonuyla merhamet taşıyorsa şifa olur, öfke taşıyorsa yara açar.

Ses tonu, insanın iç dünyasının aynasıdır. Aynı kelime, yumuşak bir sesle söylendiğinde teselli olurken, sert bir tonla söylendiğinde gönlü paramparça edebilir. Bu yüzden dervişler, edebi yalnızca sözde değil, seste de aramışlardır. Onlar bilir ki ses, niyetin elçisidir; kalpte ne varsa dudaklardan önce sese yansır.

Sözün tonu ise insanın ahlakını ele verir. Haklı olmak, her zaman incitmeden konuşmayı başaramayanların sığınağıdır. Oysa hikmet ehli bilir: Haklı olmak değil, hakikati incitmeden söyleyebilmek erdemdir. Bir gönlü kazanmak, bin tartışmayı kazanmaktan daha değerlidir. Çünkü gönül kırıldı mı, doğrular bile yarım kalır.

Gönül incitmek, bazen farkında olmadan yapılan bir hatadır. Kimi zaman aceleyle, kimi zaman yorgunlukla, kimi zaman da öfkenin sisinde söylenen sözler, karşımızdakinin kalbinde derin çatlaklar oluşturur. Bu çatlaklar görünmez; ama insanın içine sessizce yerleşir. Sonra mesafe olur, soğukluk olur, suskunluk olur.

Bu yüzden dervişler susmayı da konuşmak kadar kıymetli görmüşlerdir. Her söz söylenmek zorunda değildir; her düşünce dile gelmek mecburiyetinde değildir. Söz, gönül süzgecinden geçmeden ağızdan çıkmamalıdır. Çünkü bir kez çıktı mı, geri dönüşü yoktur.

Sonuçta insan, en çok sevdiklerinin sesinden incinir. Yabancının taşı acıtır; ama yakının sözü yakar. İşte bu yüzden, kalbe en yakın olanlara karşı en dikkatli olunmalıdır. Merhametli bir ton, güzel seçilmiş bir kelime, bazen bir ömrü onarır.

Dervişin sözü boşuna değildir: Gönül taşla kırılmaz. Gönül, sesle ve sözle kırılır. O halde insan, önce sesini terbiye etmeli, sonra sözünü güzelleştirmelidir. Çünkü gönül yapmak, taş kırmaktan daha zor; ama çok daha değerlidir.